MERSİN ANTALYA OLMALI MI?

MERSİN ANTALYA OLMALI MI?

 

,Antalya turizmin başkenti olarak görülmekle beraber, uzun süredir, bu bağlamda İstanbul’la kıyaslanmaktadır. Bu kıyaslama doğru bir bakış açısının ürünü değildir, zira İstanbul çok farklı bir turistik bölgedir. Kültür ve iş turizminin merkezidir, ayrıca binlerce yıl öncesinden birçok devlete başkentlik yapmış, adını dünyaya duyurmuş bir şehirdir. Konsept ve yapı çok farklıdır, bundan dolayıdır ki arz ve talep de çok farklıdır.

Antalya’ya rakip olarak görülebilecek olan ya da kıyaslanacak olan bir yer varsa orası da Mersin’dir. Her ne kadar rakip olabilecek durumda olmasa da, mevcut potansiyel keşfedilmeyi beklemektedir.

Bölge aynı bölge, Mersin’in sahilleri en az Antalya’nın sahilleri kadar etkileyici – ayrıca dünyanın en uzun kesintisiz kumsalına sahip (16km) -, kültürel ve tarihi varlıklar çok fazla… Peki, Mersin’de eksik olan ne? Eksik olan şey, geçmişten beri yöneticiler ve insanların kafasında oluşan Antalya’nın ya da Adana’nın gölgesinde kalma imajından başka bir şey değildir.

Mersin’in bu durumu avantaja çevirmekten başka seçeneği yoktur. Önünde Antalya gibi bir örnek olması, aynı hataları yapmamak adına Mersin için çok büyük bir avantajdır. Antalya’ya gelen turist sayısı oldukça fazla, fakat aynı oranda para bırakıyorlar mı? BU tartışılır. Tesis sayısının çok fazla olması turistlerin çok para bırakacağı anlamına gelmiyor. Antalya’da, çok kaliteli, içinde insanların her ihtiyacını karşılayacak aktiviteler olan 300 den fazla 5* otel var; hepsi her şey dâhil konseptinde çalışıyor aynı hizmetleri sunuyor, dolayısıyla da geriye sadece fiyat üzerinden rekabet kalıyor ve günden güne de fiyatlar düşüyor. Bu durumu iyi analiz edip, aynı hataları yapmamak gerekiyor. Tesisleri kurarken, ‘tesis olsun, turist zaten gelir’ anlayışıyla değil; ‘gelen turist ne talep ediyor?, nasıl bir tatil istiyor?, nasıl bir tesiste konaklamak istiyor?’ gibi soruların üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, gelen insanları kıl çadırlarda konaklatırsın ama öyle bir şey yaparsın ki bu insanlar 5* otelden almadıkları hazzı kıl çadırdan alabilirler. Dolayısıyla da kıl çadırı 5*  otelden daha pahalıya satabilirsin. Ya da hamam, sauna yerine insanları doğayla bütünleştirip tarlada doğal ürünler yetiştirterek, hayvan otlatarak daha çok rahatlatabilirsin.

Artık insanlar sadece bedenen değil zihnen daha çok yoruluyor, trafik, hava kirliliği, teknoloji insanların daha çok bireyselleşmesine bundan dolayı da özünde sosyalleşme ihtiyacı olan insanoğlunun yalnızlaşmasına sebebiyet vermektedir. Bu sebeple de insanlar, kapalı, çok büyük lüks binalarda tatil yapmak yerine doğayla bütünleşmiş bir tatil istiyorlar. Yani dünyada 1940’larda başlayan, ülkemizde ise 1980’lerde başlayan hat turizmi(dar sahil şeridine kurulan turizm anlayışı) günümüzde yerini, alan turizmine( geniş alana yayılan ve birçok etkinliği kapsayan turizm şekli) bırakıyor. Mersin gelişimini, hat turizmiyle alan turizmini birleştirerek yaparsa, bu durum Mersin’in turizm alanında çok büyük atılım yapmasını sağlayacaktır, Antalya ise daha önce yapılan büyük yatırımlar sebebiyle bu yönde bir değişime açık olamayacaktır.

 

METİN ARAYCI

 

Etiketler:, , , , , , , , , , , , ,

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yapın