SANDIRILMAK

tourismSanı , sanmak , sandırılmak , öyleymiş yada böyleymiş sanmak. Sanı yanılgının tememli ve aslında en uzak sanılanıdır. Çoğu zaman bir ömür sürebilir sandığın şeyin aslında doğru olmadığı anlamak.

Sanıların ; sınırları da yoktur üstelik herşeyi sanabilir yada sandırılabilirsiniz. Bir keresinde bilginin sanıyı yok ettiğini söylemiştim. Evet bilgi doğruysa sanma eylemini yok edebilirdi ; peki bilgiyi doğru sandıysak ?

Bir çıkmazın , bilinmeyenleri çok bir denklemin tam ortasındayız. Günümüzün literatürel kelimeleri ”public relation” PR uygulamaları , reklamlar , imaj çalışmaları hep bu sandırılma çabaları değilmi?

Herkes herşeyi sandıra bilir elbet. Ben sizi dünyanın tek sahibi sandırabilirim. konuşma bitip gerçek hayatla yüzleşene kadar siz kendinizi buna inandırabilirsiniz. Politikacılar sanatçılar , pof pof mekanizmasının kendilerini desteklediği anlarda dünyanın en büyüğü olduğunu sanmazlar mı?

Masum sanılıklar vardır, eşiniz çocuğunuz sizi üzmemek için kızmamanız için küçük oyunlar oynarlar. Siz evde dönen herşeyi bildiğinizi sandığınız anda bomba patlar. Aslında bombanın patlamasının sebebi ”kendizime kızmamızdır” nasıl oldu da bunu göremedim? Hiç kızmayın göremezsiniz.. Organize bir eylemde sizin doğru olanı bulup aradan çıkartmanız çok güçtür. Sandırılırsınız.

Kuantum , evrensel birlik gibi kuramlarda bunun eseri değilmi , taşlarla işlerini yoluna koyduğunu sananlar yokmu. İşte size organize bir sanılık. Yüzlerce kişi yüzlerce mail de falanca taşın size enerji verdiği sanısına kapılmanızı sağlamıyor mu? o zaman azınlık olan siz çoğunluk olanların doğrularını doğru sanmıyormusunuz.

Her sene turizm sektöründe muazzam rakamlara ulaşacağımızı rekorlar kıracağımızı bize sandıranlar ; sektöre iş üretenler yada sektörde ki ‘’başarı’’ kelimelerinie koltuklarını bağlamış sektörel aktörler değil mi? Bizler sezon sonunda bunun yanılgı olduğunu anlayıncaya kadar bize empoze edilen doğru politikaların ; aslında yalnış olduğunu gerçeği ile karşı karşıya kalmıyormuyuz.

Bir gerçek daha var ki ; Türk toplumu henüz kırsal düşünce mantığından kurtulabilmiş değildir , dedikodu mekanizmasını öyle başarılı işletmektedir ki toplum aforizmaları bize karayı ak , akı kara gösterebilme meziyetindedir.

Mesela Türkiye’nin en güçlü bankalarından birini ele alalım. Bir dedikodu ile bankanın batmakta olduğunu sufle etsek bunu doğru kanallara yönlendirsek bir de basın desteğini arkamıza alsak , o güçlü bankaya mevduatlarını yatıranların önce paralarını çekmek için şubelerin önünde kuyruklar oluşturduğunu , ardından da bu ani talep sonucunda bankanın kredilerini yani plasman kullananlarının dönüşlerini öne almak için sıkıştığını görürüz ve nihayetinde bir hafta içinde iflas bayrağını çekmiş olurlar.

Peki gerçekler !! Sorgulamadığımız gerçek şu ki o banka da aslında bir sorun yoktu.. Sektörümüzde de bu rollere soyunan bir dünya insan var. Hangimiz karşılaşmadık kı ‘aa o acenta mı biliyorum iflas etti onlar, çok kişiyi çarpıp kaçtı’ aslında acenta gayet iyi durumdadır. Bunu çoğu zaman acentelerin alan görevlileri olan kontratçıları , rehberleri yapar. Rekabetin ahlaki olmayan boyutuyla iş görüp bizleri sandırırlar..

Soru hakim bir yazı oldu aslında , cevapları ise sizde olacak. Yazı sadece gözünüze bir parmak sokmak aslında. Ne ben biliyorum bu sanılardan nasıl kurtulabileceğini nede bizi sandıranlar bu işin sonunu kestirebiliyor. Sanıyorum ki uzun bir yazıda canınızı sıktım. Bence sanı kalp le doğrulanabilir.

Selamlarımla
Esenlikler dilerim
PTYB  Başkanı Umut Çakırhan

Etiketler:

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yapın