TAHTA KAŞIK YILI

Kaşık, insanla yemek arasındaki en büyük aracıdır. Yere  ve zamana göre değişiklik gösteren kaşığın tarihi; Türklerde, Orta Asya’ya kadar gider. Genellikle kemikten ve ağaçtan yapılan kaşık sonraları metallerden de yapılmaya başladı. Bizim asıl konumuz ağaçtan yapılan ve adına “Tahta Kaşık” dediğimiz kaşıktır. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında bir sanat olan kaşıkçılık bu gün fabrikasyon haline dönse de Anadolu’nun çeşitli yörelerinde mahalli olarak yapımına devam edilmektedir.

Pilav, çorba ve muhallebi kaşıklarının burnu yuvarlaktır. Yemek kaşığının ucu sivri olur. Kazanlarda kullanılan büyük kaşıklara ise “Çomça” denir. Tahta kaşığın sapı sıcaktan ısınmaz. İçindeki yemek madeni kaşığa göre daha çabuk soğur. Isınmaması, hafifliği, zerafeti ve metal kapları çizmemesi nedeniyle yemek yapımında daha çok tahta kaşık kullanılır. Yayıktan alınacak tereyağını da kaplara yerleştirirken tahta kaşık kullanılır.
Yöremizde en çok armut ve sandal ağcından yapılan tahta kaşık, mutfak dışında folklorik bir araç olarak da kullanılmaktadır. Silifke oyunlarının çoğunda, oynarken tahta kaşık kullanılır. Ferdi oyun oynayan bazı oyuncularda oyunlarını kaşık tıkırtısıyla süsleyerek daha güzel ve neşeli hale getirir.
Silifke’nin folklorik değeri kaşık, hem halk oyunlarında hem de yörenin insanının mutfağında kullandığı vazgeçilmez bir araçtır.

–    Atladı geçti eşiği, sofrada kaldı kaşığı
–    Kaşık ile aş verir, sapı ile göz çıkarır
–    Kaşıkla toplar kepçeyle dağıtır
–    Kaşıkla getirir, sapıyla göz çıkarır
–    Kaşıklık sepetinde fareler oynuyor
–    Kaşığı herkes yapar ama, sapını orta yerine getiremez
–    Pilavdan dönen kaşığın sapı kırılsın
–    Pilav yiyen kaşığını yanında taşır
–    Ne doğrarsan aşına o çıkar karşına
–    Her ağaçtan kaşık olmaz

Etiketler:, , , , ,

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yapın